Saint Pierre Kilisesi Anıt Müzesi

Saint Pierre Kilisesi veya Aziz Petrus Kilisesi Stauris Dağı'nın batısında kayalara oyulmuş 13 metre derinliğinde, 9.5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde bir mağaradan oluşmaktadır. Antakya'daki ilk Hristiyanların gizli toplantıları için kullandıkları bu mağara Hristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olarak kabul edilir.İncil'in Resullerin İşleri bölümünde Barnabas'ın Tarsus'a giderek Pavlos'u Antakya'ya getirdiği, Antakya'da bir yıl birlikte çalışarak Hristiyanlığı yaydıkları ve bu dine inananlara 'Hristiyan' adının verilmesinin Antakya'da gerçekleştiği bilinmektedir. Bu bilgilere ek olarak Pavlos'un Galatyalılara yazdığı mektupta Antakya'ya gelen Petrus ile Hristiyanlığın o günkü durumunu tartıştığını belirtmektedir. Hristiyan geleneği Petrus'u Antakya Kilisesi'nin kurucusu ve burada oluşan Hristiyan topluluğun ilk başpapazı olarak kabul etmiştir.Kilisenin erken döneminden günümüze sadece taban mozağinin parçaları ve sunağın sağında, duvar boyamalarının izleri kalmıştır. Dağa açılan tüneli bir zamanlar burada toplanan Hristiyanların baskınlar sırasında kaçmak için kullandıkları sanılmaktadır. Kayalardan sızarak yalakta toplanan su vaftiz için kullanılmıştır. Son yıllara kadar ziyaretçilerin şifalı kabul ederek içtikleri, hastalara götürdükleri bu su sızıntısı depremler nedeniyle azalmıştır.Kilisenin ortasındaki taş sunağın üstünde eskiden 21 Şubat tarihinde Antakya'da kutlanan Saint Pierre Kürsüsü Bayramı için yerleştirilen taştan bir kürsü vardır. Sunağın üzerindeki mermer Saint Pierre heykeli 1932 yılında yerleştirilmiştir. 1098 yılında Antakya'yı ele geçiren haçlılar kiliseyi birkaç metre daha uzatıp iki kemerle ön cepheye bağlamışlardır. Bu cephe 1863 yılında, Papa IX. Pius'un isteğiyle restore işlerine girişen Kapusen rahipleri tarafından yeniden yapılmıştır. Restorasyona III. Napolyon da katkıda bulunmuştur. Kilise girişinin solunda duran kalıntılar bir zamanlar ön cephenin önünde bulunan revaktan geriye kalmıştır.Bahçenin birkaç yüzyıl mezarlık olarak kullanıldığı bilinmektedir. Kilisenin iç kısmında da özellikle sunağın çevresinde de mezarlar bulunmuştur. Günümüzde bir müze olan kilisede valiliğin izniyle müze müdürlüğü denetiminde ayin yapılabilmektedir.

Depremden zarar gördümü bilmiyorum fakat kapalı.Yukarıya çıkıp cehennem kayıkçısını görebilirsiniz.Sırf merakımdan girip baktım fakat tünellere girmenizi hiç tavsiye etmiyorum.

Kiliseyi gördükten sonra yukardaki patikaları gezip tüneli de biraz takip ettim. Manzarası da güzel. Müzekart geçerli. Gittiğimize değdi.

Hristiyan bir kişi için önemi çok olabilir. Fakat benim için görülmesi gereken bir yer değil di. Herhangi bir özelliği yok. İç kısmı sadece yarım daire kemer şeklinde bir mağara

Kilise Hıristiyanlıkta çok önemli bir yere sahip. Arkasında biraz yürüyünce Cehennem Kayıkçısı heykeli görmeden dönülmez..

Deprem dolayısıyla kapalıydı, giremedim, ama yukarı tırmanarak Meryem Ana ve cehennem Kayıkçısı heykellerini gördüm.. şehri kuşbakışı görmek için ideal nokta..

Depremden pek fazla hasar almadan kurtulan, büyüleyici mekan.Antakya'ya gelin, insanlarla vakit geçirin, en azından hal hatırlarını sorup, sohbet edin.Ve burayı da mutlaka ziyaret edin...

Görsel anlamda bir özelliği çok yok. Ancak tarihi önemi nedeniyle ziyaret edilebilecek bir yer. Müze kart geçerli ve kendine ait Otoparkı var. Bu noktadan harika Antakya fotoğrafları çekebilirsiniz.

6 Şubat Hatay depreminden sonra klisenin arka giriş kapısına büyük kayalar düşmüş ve hala kaldırılmamış, müzeden sorumlu kişiler için önem arz etmemiş anlaşılan. Dünyanın ilk klisesi ve Hristiyanlık kelimesinin kullanıldığı ilk yer olması buranın tarihteki önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Deprem felaketi dolayısıyla kapalı olan kiliseye ziyaretler için uzun bir süre daha beklemek zorundasınız. Manzara ve klisenin dışarıdan görünümü için gelinebilir ... Farklı medeniyetlerin buluştuğu Hayat ilimize tekrardan geçmiş olsun