Bostancıbaşı Köprüsü

Bostancı köprüsü,çocukluğumuzda Kasaplar çarşına açılan yerdi...Sıra sıra Kasaplar vardı birde binalardan birinin üstünde Dörtle Et lokantası vardı.Kasaplık ihtiyaçlarımız için geldiğimiz yerdi.Ön tarafta Köşede ise Bostancı Bölgesi Polisi Karakolu bulunurdu.Sahildede Saksonyalılar Gazinosu vardı,Karşısında EfesPilsen Birahanesi mevcut idi...

Köprünün 1520'li yıllarda yapıldığı ve Osmanlı'da baş şehre giriş çıkışların kontrol noktası olduğu biliniyor. Günümüz de hala sapasağlam ayakta dursa bile sanki unutulmuş gibi.

Bostancı Deresi üzerindeki Bostancıbaşı Köprüsü’nün ilk yapılışı 1523-1524 tarihleri arasıdır. İlk yapılan köprü, fırtına ve seller nedeniyle yıkılmış ve yerine bugüne kadar ayakta kalmış olan köprü yapılmıştır. Şu an gördüğümüz köprünün yapılış tarihi ise 1709-1710 yıllarıdır. Anadolu yakasında Osmanlı döneminden kalan tek köprü bu köprüdür.

Köprünün kaderine terkedilmiş halde olması bizim ülkemizin ayıbı. Tarihe saygımız ,korumamız bu kadar. Başka ülkede olsa ; etrafına bu kadar yaklaşılmasına ve görüntü kirliliğine izin verilmezdi. Oraya bir park yapılsa , köprü yaya köprüsü olarak kullanılsa ve güzelliği ortaya çıkarılacak şekilde etrafı düzenlense keşke.

Yazık !! ne kitabesi var ne bilgisi şeceresi ... tren rayların ve binaların arasında kalıvermiş zavallı... ha ona şükür.... ama 50 metre yandaki tarihi çeşme çok güzel... suyuda akıyor bravo halkına ... çalınmamış.....bide kitabesinin türkçesi olsa yanında anlasak.. hani dedesinin mezartaşını okuyamayan kuşak gibiyim... :-)

Bostancı kasaplar çarşısı girişinde tren istasyonu, Bostancı iskele ve Bağdat caddesi yakınında tarihî bir taş köprü.

Aynı Hizada aynı isimli Çeşme (Namazgah) var. / Köprü’nün kitabe bölümü boş.

Kimse bilmez mimar Sinan yapımı bir köprü olduğunu.Gariptir yalnızdır bir köşeye atılmış izlemektedir zamanı ve zamanın insanlarını.üstünden arabayla geçmişliğimiz vardır.kimse bilmezken trafiği by pass ederdik bu köprüyü kullanarak.

Bostancı deresi Osmanlı idaresi sırasında şehrin sınırını teşkil ediyor, Anadolu’ya uzanan en önemli sefer ve kervan yolu bu noktadan başlıyordu. Devletin başşehrinin giriş çıkışları bostancıbaşının kontrolünde olduğundan burada bir de bostancı derbendi (karakol) kurulmuştu. XIX. yüzyılın ortalarına kadar Anadolu’dan İstanbul’a gelenler incelemeden geçirilir ve şehre girecek olanlarda “mürur tezkiresi” aranırdı. Böyle kontrol merkezleri Küçükçekmece Köprüsü ile Göksu deresinin başında da vardı. Bostancıbaşı Köprüsü’nün yanına bir karakolhâneden başka bir çeşme ile bir de namazgâh yapılmış ve bunları gölgelemeleri için sonradan her biri birer ulu ağaç olan fidanlar dikilmişti. Çeşmenin kitâbesinde köprünün adı Cisr-i Derbend olarak geçmektedir. Eski Şam-Bağdat yolu üzerinde önemli bir menzil yeri olan Bostancıbaşı Köprüsü’nün çevresi de sefer sırasında ikmal malzemesinin toplandığı bir yerdi. 1730 tarihlerine ait bir belge, köprübaşındaki araziden nelerin ne miktarda toplandığını gösterir. Silâhdar Fındıklılı Mehmed Ağa’nın bildirdiğine göre 1121 yılı Cemâziyelâhirinde (Ağustos 1709) vuku bulan şiddetli bir fırtınada yağan yağmur ve dolu neticesinde taşan dere, köprünün yıkılmasına sebep olmuş, sonra sadrazamlığa yükselen Bostancı Hacı Halil Ağa yeniden ve daha güzel olarak yaptırmıştır.